Başvurmalı ama nasıl?

Başvuru Süreci: Sancılar ve Sanrılar

Üstünden birkaç yıl daha geçip unutmadan başvuru sürecimden, şu anki hocamı nasıl bulduğumdan, neden Singapur’u seçtiğimden biraz daha detaylı ve samimi bir şekilde bahsetmek istedim. Umarım yardımcı olur.

--

Merhabalar, daha önce Lisanlar için Akademik Hayat Tutunma Rehberi adlı blog yazımda, Bilkent’ten yüksek lisansın nasıl olduğundan ve başvurular için genel olarak neler gerektiğinden kısaca bahsetmiştim. Fakat, beni dünyanın bir ucuna doktoraya getiren süreçten detaylı bahsetmemiştim.

Her detayı hatırlayıp bahsetmem imkansız, kaldı ki bazı noktalarda sürekli karar değişikliği içindeydim, o konu üzerinde hangisi en son kararımdı inanın ben de bilmiyorum.

Devamı daha güzel geçiyor diyemem, ama tecrübe sahibi oldukça nasıl başa çıkacağınızı, neleri değiştirebileceğinizi, neyden uzak durmanız gerektiğini, sadece kendiniz değil başkaları için de nasıl yardımınız dokunabileceğini öğreten en az hayatın kendisi gibi acı-tatlı bir süreç.

Fikir vermesi açısından sizinle şu anki hocama attığım, aslında döneceğini hiç sanmadığım için hatta özensiz(fakat sade ve net, bunlar önemli noktalar) olan e-mailimi paylaşmak isterim.

Kasım ayının 16sında bu maili atmışım, hocam hemen dönmüş ve bir Skype ayarlamışız haftasına, birbirimizi tanıyıp tartışmak için.

Başvuru mailinin detaylı analizi

İnanın başarılı bir başvuru e-maili nasıl yazılır, ben de 100% emin olarak bilmiyorum. Kendi “olumlu” sonuçlanan deneyimimden yola çıkarak, gerisini sizin anlayışınıza bırakıyorum.

  • İlk satırda kendimi ve ne yaptığımı kısaca tanıtmışım.
  • Sonra, sürdürmekte olduğum işin/çalışmanın ne zaman biteceğinden ve başvurduğum labın konusu ve çalışma alanları ile örtüşen o anda çalışmakta olduğum yeteneklerimden bahsedip, varolan tecrübemin aslında yapmak istediklerim için yardımcı olacağını ve başvurduğum labın konusundan tamamen uzak olmadığımdan bahsetmişim.
  • Neden ve nasıl bu labı tercih ettiğimden kısaca bashetmişim.
  • Yalvarır gibi değil de hedeflerimizin uyuşması sebebiyle detaylı görüşme talep etmişim (Burada kendinizi karşı tarafa muhtaç gibi düşünerek değil de iki taraflı bir gelişim olduğunu düşünerek başvuru yapmanızı öneririm. İnanın, diğerlerinden daha eksik değilsiniz. Herkesin güçlü ve zayıf olduğu yanları var. Kendinize güvenmekte fayda var.).
  • Daha sonra nasıl bir öğrenci /araştırmacı olduğuma dair, bana soru sorabileceği iki referans kaynağı bırakmışım (biri o zamanki yüksek lisans danışmanın, diğeri ise zevkle aldığım bir dersin hocasıydı).
  • Tabi uzun bir mailin ilgi çekmede başarılı olmayacağını bildiğim için kısaca kendimi ve niyetimi belirtip, geri kalan detayları ise niyet mektubu ve özgeçmişimde bulabileceğini belirtip detayları maildeki eklere bırakmışım.

Genel Başvuru Serüveni: Sancılar

Açıkçası yüksek yaparken sadece referans değil, kendi başvuru ücretimi yapacak bütçeyi de toparlarım belki demiştim, Bilkent MBG bursları tam benim mezun olmaya niyetlendiğim sene, ki 2 senem dolmuştu bile, normalleştirdiği için (öncesinde maalesef asistanlık da yapıyor olmamamıza rağmen geçinmemize bile yetmiyordu, ailemden destek alıyordum ve ek işte çalışmamız mümkün değildi) sadece üç beş başvuruya yetecek kadar kendimi zorlayabildim ki biri NUS’tu (net ne kadar gitti hatırlamıyorum ancak başvuru ücreti, transcript gönderimi, skor gönderimi derken rahat 100–150 dolar gitti. Tabi bir de TOEFL’a girdim, onun ücretini de ekleyin üstüne!).

Sadece ekonomik zorluklar değil, Amerika’da yükselen ırkçılık ve dünya geneli yükselişe geçen, özellikle Avrupa’da artan İslamofobia gibi faktörler beni daha medeni ve din, dil, ırk gibi ayrımlara girmeksizin sistemi oturmuş, iyi okulları olan alternatif ülke arayışına itti. Her ne kadar Amerika’da sistemi çok iyi oturmuş, çok güzel okullar olduğunu düşünsem de başvurmamak için epey direttim. Avrupa da hakeza. Avrupa başvuruları nispeten geç olabildiği için belki yedek olarak başvurabilirim diye düşünüyordum.

Singapur: Sanrılar

E maden Asya’ya gelecektin neden Güney Kore veyahut Japonya değil de Singapur, derseniz çok güzel bir soru sormuş olursunuz. Zira Kore ve Japonya, ikisi de gelişmiş, çok iyi okulları ve enstitüleri olan güçlü ülkeler. Ta daa (Ne var ki, animelerden süper Japonca bilgimi konuşturdum), kültürel anlamda kendimin ne kadar “Asyalı” olduğuna dair şüphelerim vardı. Kore ve Japonya’nın okullarıan başvurmak bile çok zor, bir dil bariyeri sürekli karşıma çıktı ararştırırken. Japonya, fazla işkolik geldiği ve dil hep bariyer olabilir diye düşündüğüm için düşünmedim bile. Kore hakkında da benzer şeyler tecrübeler duymuştum, birkaç lab bakayım dedim, dil bariyerinden ötürü çok ilerlemek mümkün olmadı ve de başvrular ücretliydi. Kore’ye başvuracağıma Almanya’ya başvurum deyip hızlı bir dönüş yaptım.

Conrad Hackett, Forbes, Economics gibi isim ve dergilerin ülkeleri karşılaştırmalı analizlerini sürekli takip ediyordum. Singapur ise pek çok konuda hep ilk sıralarda idi. Açıkçası bunu nasıl başardıkları ve toplum yapısının nasıl olduğu ilgimi çekti. Başvurularda üniversite sıralamalarına bakmayı düşünmüyordum, ancak Sinagpur’un orada da ilk sıralarda olması, Singapur’un epey ilgimi çekmesini sağladı. Asya ve Avrupa külütürünün karışımı olduklarını iddia ediyorlardı. Tabi bu sırada TEV-Singa bursu gibi seçenekler olduğunu gördüm, wow, karşılıksız burs! Öte yandan, burada doktora yapan birden fazla insanla direk bilgi edinme fırsatım doğmuştu! Sorularınıza olumlu ya da olumsuz yanıt aldığını takdirde, daha çok bilgi sahibi olduğunu için ister istemez o ülkeye ve programa daha yakın ve başvurulabilir hissediyorsunuz (bi ülke ya da programla ilgili sorunuz varsa mutlaka orda bulunan üst dönemlerinizi bulup sorun, çekinmeyin!).

Neden Biyomedikal Mühendisliği?

Bir tane sebep yok, ve daha çok istemediklerimden yola çıkarak ilerledim desem daha doğru olur sanırım. Bu kadar spesifik bir alan tercihi yapmak, başvuru yapanlar iyi bilecektir ki, kolay değil.

Tabi o sırada bulk RNA-seq analizini öğrenmiş, o zamanın(hatta şimdinin daha da) ilginç gelen bir sonraki seviyesi olan single cell RNA-seq üzerine çalışmak istiyordum (fakat daha çok veri analizi ağırlıklı). Öte yandan kendi labımızda birkaç küçük izolasyon methodu geliştirme çabam olmuştu (failed attempt). Türkiye’de single cell çalışan bir lab da bildiğim kadarıyla yoktu (yani bu alanda kendimi gelişitirebilirsem lablara destek sağlayacak methodlar gelişmesine yardımcı olabilirdim).

Moleküler Biyoloji ve Genetik ağırlıklı alanlarda daha kolay soru sorabiliyor olduğumu farkettim, bu beni biraz sıkıyordu. Farklı bir alana kaymak (mesela sentetik biyoloji, mesela biyomühendislik), yeni bir şeyler denemek istiyordum. Kendimi zorlamayı ve yeni bir şeyler öğrenmek istediğimden emindim. Maalesef, bilgi konusunda biraz doymak bilmiyorum (hem güçlü hem zayıf yanım). Sekanslama ile ilgili aklıma takılan, ve sadece öğrenmekle kalmayıp uzmanlaşmak istediğim noktalar vardı. Ve birkaç sebep daha…

İyi de Labına/Hocana Nasıl Karar Verdin?

Bu kesinlikle harika bir soru. Çünkü sorunuza göre aradığınız hoca ve lab profili cevabı değişir. Akademik camiadaki kısa deneyimim ve komikler sayesinde (xD) birkaç gözlemim neticesinde:

  • Labını kurmayı oturtmuş (İlginç ve eğitici bir deneyim olabilir ancak ben lab kurmaya gitmek istemiyordum.)
  • Çok büyük olmayan (Çok kişi olunca hocayla iletişim zor oluyor, ne var ki sandığımdan büyük bir labdayım fakat hocam iletişim konusunda benden istekli olduğu için ondan yana bir sıkıntım yok)
  • Mümkünse Prof yerine tecrübeli Asst ya da yeni Associate olan, yapılan çalışmaları akademik bir çıktıya dönüştürme hedefi olan (Sadece proje olarak kalıp, öğrencinin akademik hayatına faydası dokunmayan işler akademik kariyeri baltalayabiliyor, mesela başvurularda masterınızın olup makale ile ilgili bir çalışmanızın olabilitesi olmasına rağmen olmaması gibi)
  • Bunun için de Pubmed’den geçmişteki makale profiline bakabilirsiniz (Hocam bana soru sorduktan sonra ben de neden az makalesi olduğunu sormuştum, son yıllarda. Labı yeni oturtan bir hocaya gidiyorsanız, bu çok mümkündü.)
  • Öte yandan, o sırada Singapur’da olan Türk arkadaşlar vasıtasıyla, hocam hakkında öğrenci gözünden bilgi topladım (Çünkü bazen dışarıdan çizilen profil ve olup biten çok farklı olabiliyor. Eğer gerçekten kötü şeyler oluyorsa, illa ki duyulur dediğim için olumlu olumsuz bir şey duymayınca emin oldum.)

Amerika Başvuru Serüveni

Bu arada WU St. Louis’te çok hoşuma giden bir program olduğunu farkedip, normalde Amerika’ya başvurmayı bile düşünmezken Kasım ayında başvurmaya niyet edip, evet NUS’taki hocamla anlaştıktan sonra! (ne kadar anlaşırsanız anlaşın, daha iyisini bulduğu takdirde hocanın sizi yarı yolda bırakma ihtimali her zaman olduğu için yedeğiniz olmasında fayda var ki hocadan kabul alsam da programdan da burslu kabul almam gerekiyordu ve bu süreç 6 ay gibi uzunca bir süreç olacaktı, yani belirsizlik!), “fee wavier” (yani başvuru ücretini ödeme tarihini kabul almak ihtimali ve zamanına kadar esnetme olasılığı) seçeneği sadece US öğrencilerine verildiği için ve erken başvuru ücretindeki 20 dolar indirim şansını karçırdığım için (çok sonradan Amerika’ya başvurma kararı verdiğimden), öğrenciyim, dolar da uçmuş bana bir güzellik yapar mısınız diye mail atmışım (Erken başvuruyu kaçıran kendim olsam da talep etmişim). Onlar da kırmamış ve erken başvuru yapar gibi başvurmama izin vermiş, 65 yerine 45 dolar başvuru ücreti ödemişim (İsteyenin bir yüzü kara vermeyenin iki yüzü kara! Talep edin!).

Bu arada madem başvuruyorum, burslar da artmışken birkaç okula daha deneyebilirim diye düşündüm. Cornell’e bir başvuru başlatıp, fee waiver seçeneğini göremediğim için vazgeçtim. Ama o da ne! STEM’de kız öğrencilere yönelik ücretsiz başvuru olacağı maili geldi (iyi ki yarım bırakmışım, hiç başvurma girişimim olmasa gelmeyecekti). Ve güzel de bir programdı (mesela NUS’taki programın dezanvatajı, daha çok robotik tarzı mühendislik alanı ağırlıklı araştırmacılar olması, bizim lab gibi biyomühendsilik biraz az sayıda.). Aralık ayında son dakika bir okula da daha başvurdum böylece.

Ya NUS’tan kabul alamazsam endişesi ile birkaç okul daha baktım, özellikle fee waiver verebilecek. Ne var ki Amerika meselesine çok geç girmiştim. Pek şansım yoktu. Sanırım 2 okul için daha şansımı denedim (Tamamen programların ve çalışmak isteyebileceğim alanların olup olmamasına bağlıydı. Hatta birine yarım başvuru yaptım, fee waiver vermediler ve kaldı). Amerika konusunda isteksiz olmam, başvuru sürecinde bana doğal olarak dezavantaj oldu.

Tabi bu sırada tezimin analizlerini tamamlamaya, tez yazmaya başlamak için hocamla anlaşmaya çalışıyordum. Stresli, ve yorucu bir süreçti, karar değişikliği yaşadığım zamanlar, “başvuru ile uğraşmak yerine, zaten bilimin her dalını seviyorsun, aynı labda devam etsem kolaylıkla doktora yaparım” düşüncesi, sonra “doktora yapmak için mi doktora yapacaksın, biraz daha hayallerinin peşinden git, sınırlarını ve kendini zorla” düşüncesi, “tebdili mekanda ferahlık vardır, farklı bir ülke görmek için sebep” gibi binbir fikri aklımdan geçirdim. Hiçbir şeyin öyle tereyağından kıl çeker gibi olmadığına sizi temin edebilirim.

Peki ya Avrupa?

Avrupa’da olursa bir tek İsviçre ya da belki Almanya düşünürüm diyordum. Bir tek program ilgimi çekmişti, çok hazırlıklı bir başvuru yapmadım, başvurduktan kısa süre içinde ret aldım. Tezimi yazmaya başladıktan sonra, neden Avrupa’yı da düşünmüyorum diye fikrimi yeniden gözden geçirmeye başladım. Kaldı ki yakındı, gidip gelmesi kolaydı ve bilimsel sistemi daha iyi oturmuş olmalıydı. Tabi ailemin Singapur’u çok uzak görmesi, belki Singapur’daki arkadaşlardan aldığım olumlu/olumsuz görüş ve önerilerin de etkisi vardır.

Bu sebeple Avrupa’da 2–3 programa daha başvurmaya karar verdim. Asıl arzuladığım birine referans mektubum tüm çabalara rağmen gitmedi. Dedim, vardır bir hayır. Diğeri içinse o kadar istekli değildim, ama yine de başvurdum. Sonucunu beklerken NUS’tan kabulüm geldiği ve kısa sürede yanıt vermem gerektiği için otomatik elendi. Yine de sonrasında gelen retle iki program arasında kalmak zorunda kalmayacağım için çok rahatladım. Bir programı çok istemeyince, kaybedince de çok üzülünmüyor sanırım.

Sürecin kendisi çok yorduğu için tez yazımı vs ile birlikte, bir an önce bir hedefi seçip odaklanmak dürtüsü oluşmuştu, sanırım bu noktada biraz kolaya kaçmışım ve kafada bitirmişim aslında pek çok sonuçtan önce.

Sonuç

Ayan beyan ortada sanırım =)

Pek çok arkadaşım, bu süreçlerini paylaşmıyor, ve adeta yaşanmamışçasına unutulup gidiyor. Bir farklılık yaratıp, akademik hayat, beklentiler ve bütün bu süreçler hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlere belki küçük bir yardımım dokunur amacıyla klavyeye alıyorum.

Karamsarlığa düşmemekte fayda var. Zorlu ve çetin bir süreç. Ama sanırım ilk bu aşamada eleniyor insan, herhangi bir lab/araştırma yeteneğinden önce. Devamı daha güzel geçiyor diyemem, ama tecrübe sahibi oldukça nasıl başa çıkacağınızı, neleri değiştirebileceğinizi, neyden uzak durmanız gerektiğini, sadece kendiniz değil başkaları için de nasıl yardımınız dokunabileceğini öğreten en az hayatın kendisi gibi acı-tatlı bir süreç.

Kolaylıklar ve başarılar dilerim! Hepsinden öte, her şeyin başı sağlık; sağlıcakla kalınız!

--

--

Ortaya Karışık (Fatma Betul Dincaslan)
Ortaya Karışık (Fatma Betul Dincaslan)

Written by Ortaya Karışık (Fatma Betul Dincaslan)

FeBe/ Molecular Biologist and Geneticist / Bioinformatician/ Single Cell Assayist / Socially developed nerd

No responses yet